2 Ocak 2015 Cuma

Kralkatili Güncesi 1.Gün: Rüzgarın Adı - Patrick Rothfuss | Yorum


BENİM ADIM KVOTHE
Uyuyan höyük krallarından prensesler kaçırdım. Trebon kasabasını yakıp kül ettim. Felurian'la bir gece geçirdim ve hem canıma hem de aklıma mukayyet olabildim. Çoğu insanın kabul edildiğinden daha küçük bir yaşta Üniversite'den atıldım. Başkalarının gündüz gözüyle ağızlarına almaktan bile korktukları yollardan ay ışığı altında geçtim. Tanrılarla konuştum, kadınlar sevdim ve ozanları ağlatan şarkılar yazdım. Belki beni duymuşsunuzdur.


Orijinal Adı: The Name of the Wind (The Kingkiller Chronicle #1)
Türü: Epik fantezi, bilim fantezi, high fantasy

YORUM


Herkese merhaba! İlk yorumumuzu yapıyoruz ve gerçekten çok heyecanlıyız. Yani ben yapıyorum ilk yorumu, Ceyda, dolayısıyla ben çok heyecanlıyım :D Umarım güzel bir şeyler ortaya koyarım.

Mirayda'yla uzun uzun ilk yorumumuzu hangi kitapla yapmalıyız diye düşündük ve ikimizin de çok sevdiği bir kitapla yapmaya karar verdik. Bu da Kralkatili Güncesi 1.Gün: Rüzgarın Adı oluyor.

Ben Kralkatili Güncesi'ni 2014 eylül ayında okumuştum ve tam anlamıyla kitaba, Kvothe'ye, Rothfuss'a...kitaba dair her şeye aşık olmuştum. Sonra Mirayda'ya alıp okumasını söyledim. Başının etini yedim, desek daha doğru olur sanırım :D Zaten Mirayda'nın da ilgisini çeken bir kitaptı. Ben okuyup aşık olunca o da alıp okumaya başladı. Şu an ikinci kitap Bilge Adamın Korkusu'nu okuyor. İlk kitap olan Rüzgar'ın adını ben yorumlayacağım, Mirayda da ikinci kitap olan Bilge Adamın Korkusu'nu yorumlayacak.


İlk yorumumu gerçekten efsane bir kitapla yapacağım için mutluyum, yeeeey! Ama cidden. Müthiş bir kitap!

Ben bu kitabı nasıl anlatacağım ki? Cidden anlatılarak açıklanacak bir kitap değil. Nasıl desem... Kitap insana huzur veriyor. Çok ciddiyim, kitabı okurken insan kendini müzikler diyarındaymışçasına huzurlu hissediyor. Yavaş yavaş ana karakterimiz olan Kvothe'ye aşık oluyor falan, ilginç yani.

Kvothe'nin hikayesini üç günde, bu üç günü de üç ciltte okuyoruz. Okuyacağız... (Lütfen üçüncü kitap çıksın artık) Çok dahice bir fikir değil mi? Kvothe'nin hikayesini üç günde anlatması ve bu üç günü üç ayrı kitaba ayırmaları? Bence öyle. Bir de kitaplar fiziksel olarak da ciltli olsaymış tadından yenmezmiş. Hadi ilk kitap tamam da ikinci kitap... Kütük gibi kitaba karton kapak olmuyor yani, ayıp etmişler. Bir de kapaktaki yazı, resim kalitesi falan berbattı. Piksel piksel büyütmüşler resmen ya. Kitabı elime alınca, noluyoruz ya çakma mı bu, falan yaptım ama koskoca İlknokta'nın çakma kitap gönderecek hali yoktur herhalde.


Kitaba, Yoltaşı adındaki bir handa kendine Kote diyen alev kızılı saçları ve yeşil gözleri olan bir hancıyı ve yardımcısı Bast'i okuyarak başlıyoruz. Yine sıradan bir günde, müşteriler handa efsaneler anlatırken ve kendine Kote diyen hancı gündelik işlerini yaparken içeri yaralı biri giriyor. Örümceğimsi bir yaratığın saldırısı ve iblis söylentilerini de beraberinde getiriyor bu yaralı şahıs. İşte sonra olaylar olaylar... Kote bir gün beraberinde Tarihçi denen bir adam ile hana geliyor ve Tarihçiye hikayesini, yani Kvothe'yi anlatmaya razı oluyor. Tek şartı var: hikayesini anlatması için üç gün. Yaklaşık ilk 50 sayfa falan kendine Kote diyen Kvothe'nin hancı rolü yapmasını okumakla geçiyor. Sonrasında ise Kansız Kvothe'nin, Kralkatili Kvothe'nin... (artık ne derseniz) hikayesini okumaya başlıyoruz.


İlk bölümde Kvothe'nin ta çocukluğundan 15-16 yaşlarına kadar geçen 5-6 yılı okumakla geçiriyoruz.  Kumpanyasının bir kasabada durduğu sırada Abenthy ile tanışmasını ve daha sonrasında ondan dersler almasını, annesi ile babasının harika aşklarını, kumpanyasındaki o muhteşem ortamı okumakla Kvothe'nin hikayesine giriş yapıyoruz. Sonra kumpanyasının yakılmasını ve Kvothe'nin bir başına Tarbean'a gidip orada hayatta kalmaya çalışmasını, dilenmesini, çalmasını okuyoruz. Daha sonra Üniversite'yi gitmesini ve orada yaşadıklarını okuyoruz, ki zaten kitabı bağlayan kısım burası. Ha sanmayın ki Kvothe Üniversite'ye gitti, dertleri bitti. Hiç de öyle olmuyor. Yine bir sürü şeye göğüs germek zorunda, yine kendini kollamak zorunda. 

Okurken Kvothe ile birlikte biz de kahroluyoruz, biz de üzülüyoruz. Rothfuss öyle bir dil kullanmış ki... Anlatamam size ya, anlatılamaz. Böyle okurken insanın iliklerine işliyor, Kvothe ne hissediyorsa sen de hissediyorsun. Gerçekten acayip etkileyici bir dil kullanmış. Yeri geldiğinde insanı kahkahalara boğuyor, yeri geldiğinde üzüntüden içini acıtıyor. Ve her şeyi yerli yerinde kullanmış, her şeyi dozunda bırakmış Rothfuss.


Rothfuss yarattığı dünyanın içinde başka bir dünya daha yaratmış. O efsaneler, destanlar neydi öyle ya? Valla helal olsun. Kitap boyunca her yerde geçiyor bu efsaneler, destanlar vs. Öyle ki kitaptaki bir çok olay bunlarla açıklığa kavuşuyor. 

Ha bir de sempati var. Şimdi bu sempati ne diyeceksiniz, demi? Bu sempati, Rothfuss'un harika bir dünya yaratmakla kalmayıp, üstüne üstlük bir de bu dünyada kendine ait kavramlar, büyüler yaratmasıyla ortaya çıkıyor. Yani anlayacağınız sempati bir çeşit büyü ve harika bir şey. Adam üşenmemiş bir de bu sempatinin nasıl gerçekleştiğini açıklamış kitapta ya. Beynini iki bölüme ayırıyorsun, onları birbirine bağlıyorsun falan... Karışık işler, ben de doğru düzgün anlayamadım. Ayrıca zaten Patrick Rothfuss her şeyi en ince ayrıntısına kadar işlemiş kitapta. Müzikten tut, kimyaya kadar. Her şey... Tamam, hani yazarların senin benim gibi düşünmesi beklenemez ama Rothfuss olayı aşmış.

"Sessizliğin Müziği"

Auri'den bahsetmesem cidden ayıp olurdu. Ben Auri'yi o kadar çok sevdim ki... Ne şeker bir şey o öyle. Okurken bile içini ısıtan bir karakter. Ayrıca oldukça da gizemli. Kitapta çok az yer veriliyor Auri'ye. Neyse ki Rothfuss "The Slow Regard of Silent Things" adlı bir novella yazdı. Hem de Auri hakkında! Kitap yurt dışında çıktı, Türkiye'de ne zaman çıkar bilemiyorum. Umarım en kısa zamanda çıkar çünkü acayip merak ediyorum. 

Son olarak: kitap kalın. Doğru, çok fazla betimleme var. Ancak bunların hiç biri gereksiz, hiç biri sıkıcı değil. Ve kesinlikle akıcılığı bozan en ufak bir yanları yok. Zaten bunlar olmasa bu kitabın bir anlamı kalmaz ki. Bunların hiç biri gözünüzü korkutmasın, alıp okuyun. Özellikle de epik fantastik sevenler... Gözünüz kapalı gidip alın en yakın kitapçıdan ve hemen okumaya başlayın. Çok ciddiyim, okumazsanız kaybedersiniz. OKUYUN!

ALINTILAR


"Bahar aylarında her şey hayat doludur. Yazlarıysa çok güçlüdür ve sonuna kadar direnir. Sonbahar..." ... "Sonbahar tam zamanıdır. Sonbaharda her şey yorgun ve ölmeye hazırdır." 
-s.44



"Her şeyi unutsan bile şunu sakın unutma oğlum: Şair, şarkı söylemeyen bir müzisyendir. Sözcükler dinleyicinin yüreğine dokunmadan önce aklına uğramalıdır ve bazı kimselerin aklı çok küçük birer hedeftir. Fakat dinleyici ne kadar küçük ya da inatçı bir akla sahip olursa olsun, müzik ne yapar eder onun yüreğine dokunur." 
-s.122



"Doğru düzgün öykü anlatabilmek için biraz yalancı olmak lazım. Gereğinden fazla hakikat, olayları içinden çıkılmaz hale getirir. Aşırı dürüstlük seni samimiyetsiz gösterir." 
-s.213


"Aklı başında herkesin korktuğu üç şey vardır: fırtınalı bir deniz, aysız bir gece ve yumuşak başlı bir adamın öfkesi." 
-s.327


"Müzik mağrur, sağı solu belirsiz bir kadın gibidir. Ona hak ettiği zamanı ve ilgiyi verirseniz sizin olur. Ama onu hiçe sayarsanız gün gelir çağrınıza cevap vermez." 
-s.379


"Bizler, bizi oluşturan parçaların bütününden fazlasıyız, Bast." 
-s.427


"İsimlerin doğası tarif edilemez; sadece tecrübe edilebilir."
"Niye tarif edilemez?" diye sordum. "Bir şey anlaşılıyorsa tarif de edilebilir."
"Anladığın her şeyi tarif edebilir misin?" diye sorarak bana göz ucuyla baktı.
"Elbette."
Elodin yolun biraz ilerisini işaret etti. "Şu oğlanın gömleği ne renk?"
"Mavi."
"Mavi derken neyi kast ediyorsun? Tarif et."
Kısa bir süre düşündüm, fakat başarısız oldum. "Yani mavi bir isim mi?"
"Bir sözcük. Sözcükler unutulmuş isimlerin solgun birer gölgesi gibidirler. Nasıl ki isimlerde bir güç gizlidir, aynı şey sözcükler için de geçerlidir. Sözcükler insanların akıllarında bir ateş yakabilir, en taş kalpleri bile gözyaşlarına boğabilir. Bir insanın sana aşık olmasını sağlayan altı sözcük vardır. Güçlü bir adamın iradesini kıracak on sözcük bulunur. Ama sözcük dediğin, bir ateşin resminden fazlası değildir. İsimse ateşin ta kendisidir." 
-s.685/686


"Bilgelik cüretkarlığı bastırır." 
-s.690





4 yorum:

  1. Gerçekten efsane bir kitaptır

    YanıtlaSil
  2. Çok hızlıca bitirdim iki kitabı da. Karakterlerin hepsine ayrı ayrı bayıldım. Özellikle Kvothe'nin hayatına girmiş kadınlar ayrı bir güzel.

    http://kanvekuller.blogspot.com.tr/2016/02/1q84-haruki-murakami-kralkatili-guncesi.html

    YanıtlaSil
  3. Çok hızlıca bitirdim iki kitabı da. Karakterlerin hepsine ayrı ayrı bayıldım. Özellikle Kvothe'nin hayatına girmiş kadınlar ayrı bir güzel.

    http://kanvekuller.blogspot.com.tr/2016/02/1q84-haruki-murakami-kralkatili-guncesi.html

    YanıtlaSil